21 Aralık 2014 Pazar

AK parti'de Ahmet DAVUTOĞLU'nu istemeyen çapulculara




Aziz dava arkadaşlarım..

     Son zamanlarda dikkatimi çeken bir durum var.Bunu size izah etmek istiyorum. AK parti içerisinde bir güruh kendisini parti üstü görüyor . Genel başkan Sayın Ahmet DAVUTOĞLU hocamızı genel kongre ile gönderileceğini düşünüyorlar.

-"Ahmet DAVUTOĞLU ile zor" konuşmaları yapıyorlar.Bende söylüyorum ki ;

    Alnı secdede olan , bir çok eser neşreden , dünyanın en zeki yüz adamından birisi olan , Forbes'de en tehlikeli on listesinde bulanan , İttihad-ı İslam ülküsünde tüm İslam devletlerini birleştirme umuduyla çalışan bu adamı istemiyorsan... ÇEK GİT KARDEŞİM ..

   Bu densiz insanlar genellikle şişman ve tuzu kuru insanlar. Boş konuşmalarına bizide şahit tutuyorlar. Ya makam için , yada bir çıkar için AK parti kadrolarını işgal ediyorlar. Tayyip Erdoğan aşığı olarak gözüküyorlar. Ama Tayyip Erdoğan'ın vekil olarak bıraktığı kişiyi sahiplenmiyorlar.

   Eğer bir paralelci aranacaksa bence bu denli insanlar paralelin babası ve bunların temizlenmesi gerektiği düşüncesindeyim . İnşaAllah İslam birliği bu asrımızda sağlanacak. Bu birlik; Ahmet hocalarımız gibi insanların liderliğinde yapılacaktır .

9 Mayıs 2014 Cuma

KONUŞMA KORKUSU


     Birçok araştırma , insanların topluluk önünde konuşmaktan , ölümden daha çok korktuğunu göstermektedir.

   Pek çok insan , topluluk önünde konuşma düşüncesinin kendilerini felce uğrattığını itiraf ediyor.

   En büyük liderlerin bile topluluk önünde konuşurken heyecanlanıp dizlerinin titrediği psikolojik bir gerçektir.Ancak tüm öğrenilmiş korkular gibi , bu korku da yenilebilir.

    Konuşma korkusu yaşadığımızda , “gözümüzde canlandırma” performansımızı artırmada yapabileceğimiz en etkili egzersizdir.

      Şöyle ki konuşma yapacağımız kürsüye kararlı ve hızlı adımlarla yürüdüğümüzü, dinleyicilerle göz teması kurup onlara gülümsediğimizi, görüşlerimizi iyi bir ses tonuyla, düzenli olarak anlattığınızı gözümüzde defalarca canlandırmalıyız. Başarılı bir sunuştan sonra dinleyicilere teşekkür ederek sözlerimize son verdiğimizi, konuşmanın beğenilip çok alkışlandığını hayal etmeliyiz.

     Bu egzersizi önceden bolca yaparsak, gerçekten kürsüye çıktığımızda kendimizi o kadar rahat hissederiz ki. Çünkü o kürsüye önceden zihnimizde defalarca çıkmıştık.Unutmayalım ki her şey önce zihinde, sonra gerçek hayatta olmak üzere iki defa yaşanır.

       Gözde canlandırma egzersizi, iyi bir performans ve rahatlık sağlar.Aslında gerçek yaşamda da olaylar, genellikle bizim gözümüzde canlandırdığımız şekilde cereyan eder.Bu yöntemle pek çok korkumuzu yenebiliriz.

8 Mayıs 2014 Perşembe

Yolun Açık Olsun BMC


Yolun Açık Olsun BMC
      Otomotiv sanayisinde Türkiye yerli kaynaklarını kullanarak bir aracın %60 nı yapabilir.Bu kadar büyük bir sanayiye sahip olan Türkiye neden uzun zamandır yerli bir otomotiv yapamıyor?Neden olabilir? Doğacak büyük risklerin üstesinden gelebilecek cesarete sahip bir iş adamı çıkmadığından dolayı olabilir mi ? Elbette… Ford OTOSAN’da ürün geliştirmede çalışdığımdan dolayı , edindiğim tecrübeye dayanarak konuşuyorum.Bir araba yapmanın okadarda zor olmadığını biliyorum.Sadece piyasayı bu kadar ele almış belli başlı markalarla rekabete girmenin doğurduğu riskler ve ar-ge sıkıntısının başa çıkmanın  kolay olmadığını biliyorum.
       Eğer yerli bir araba yapılacaksa bu arabanın ilk olarak uluslararası piyasada üst düzey bir otomobil olması gerekiyor.Kendi reklamını kendisi yapması lazım. Ayrıca Servis ağınında diğer markalar kadar geniş olması ve bunun yanında yedek parça ağınında geniş olması gerekiyor.
Araba almak isteyen herhangi bir müşteri , Ford ve BMC olarak iki seçenek önüne geldiğinde, tabiki Ford’u seçecektir.Peki neden ? Çünkü ; Ford’un yedek parça sıkıntısı yok.Servis ağı oldukça geniş.Arabası bir arıza yaptığında çok rahat bir şekilde herhangi bir yerde yaptırabilir.Ayrıca yedek parça sıkıntısı da çekmeyecektir. BMC nin en büyük eksikliği de bu olur … Örnek vermek gerekirse. Şuan piyasada olan ve orta klasman kalitesinde olan Pakistan malı Proton markalı araçlara neden rağbet olmuyor.Hem fiyatı ucuz. Hemde kullanışlı.Proton bu şekilde yan sanayisini güçlendiremediği için olabilir mi ?

      Hedef Alliance Holding Başkanlığını yürüten Ethem SANCAK büyük bir külfetin altına girdi.Tasarruf Sigortası Mevduat Fonu(TMSF), BMC'nin 751 milyon TL karşılığında satılmasını uygun buldu ve nihai kararını verebilmek için, Rekabet Kurulu'na başvurdu. Bunun sonrasında da BMC'nin Ethem Sancak'ın şirketine satışına onay verildi.

Artık bundan  sonrası söz  Türkiye’nin mühendislerinde ve İş adamlarında olacak.Milli markamızı yeniden ihya etmek için Ethem SANCAK’a destek olmalıyız.

3 Mayıs 2014 Cumartesi

Hayatımızda ki Uyuşturucular



Uyuşturucu dediğimizde ekseriyetle aklımıza gelen belirli uyuşturucu maddeleridir. Hele ki son senelerde çıkan ve gençliği derinden derine mâfeden bonzai belasıdır.Bunun yanında metan etamin , kubar , eroin ve kokain gibi uyuşturucu maddeler aklımızda hep yer tutarlarıdırTabi kide Bali ve Tiner gibi uçucu maddelerde unutamayız.


Uyuşturucu genellikle insanları kendi benliğinden çıkartan ve insanların farklı duyguları yoğun yaşamalarını sağlayan her türlü araç gerece denir. Uyuşturucuya maaruz kalan gençlerin durumunu öğrenmek istersen.. Hastahanelerden , hapishanelerden ve meyhanelerden sorabilirsin. Oralarda gençliklerinde yaptıkları  hataların ve yaşadıkları ufacık lezzetlerin elemli sonlarını dinleyebilirsin.

Pekii..!Toplum uyuşturucularına ne kadar dikkat ediyoruz?

Bin küsür senedir sancaktarlık yapan bir milletin evladını kuzu kadar zararsız , meyve kurdu kadar zayıf hale getiren ne olabilir?

Endüstriyel Futbol; bunların en başında gelen toplum uyuşturucularından .. Televizyon ve eğlence ; toplumun bilinc altını yıkayan uyuşturuculardan. Benim nazarımda en tehlikelisi siyasettir. Tabikide büsbütün siyaset zararlı bir çaba sayılamaz. Siyaseti amaç olarak kabul edenlere sesleniyorum.Siyaset amaç olarak değil , araç olarak kullanılır. Bunuda ehli fesat iyi bildiği için asıl yapmak istediklerini kapalı kapılar arkasındaki toplantılarda yapıyorlar. Bunlara karşı koymanın yolları;
*Muhabbet
*Uhuvvet
*Tesanüd
*İfrathâne irtibat
Toplum olarak kaybettiğimiz bu düsturları tekrardan ihya etmeliyiz.
Ve bir kez daha düşünmeliyiz.Ecdadımız mirasını bize Niçin bıraktı?

Futbol için mi ? Uyuşturucu için mi ? Gece külüblerinde sabahlara kadar eğlenmek için mi ? Karar sizin ? 



30 Nisan 2014 Çarşamba

Kahraman Hükümet Yetkilileri !

Teröristler Kalekol yapılmasın diye asker kaçıyorlarmış ; millet bundan çok rahatsız. Anarşistlere karşı devletin zayıflığı manasına gelecek her şeyden kaçınmak ve bunlara fırsat vermemek lazımdır.

"Anarşisttir ki, hem insaniyete vahşiyane düşmanlık eder, hem İslâmiyet'e nemrudane adavet eder, hem hayat-ı içtimaiyeye anarşiliğin en bozuk ve mütereddi tavrıyla husumet eder ve bu vatana ve millete ve hâkimiyet-i İslâmiyeye ve dinî mukaddesata karşı mürtedane , mütemerridane, anudane mücadele eder."
Şualar ( 288 )


"Halbuki din terbiyesi olmasa, Müslümanlarda istibdad-ı mutlak ve rüşvet-i mutlakadan başka çare olamaz. Çünki nasıl bir Müslüman, şimdiye kadar hakikî Yahudi ve Nasrani olmaz belki dinsiz olur, bütün bütün bozulur. Öyle de bir Müslüman, Bolşevik olamaz. Belki anarşist olur, daha istibdad-ı mutlaktan başka idare edilmez. Biz Nur talebeleri hem idareye, hem asayişe, hem vatan ve milletin saadetine çalışıyoruz. Karşımızdaki dinsiz anarşist ve millet ve vatan düşmanlarıdır." Şualar ( 516 )

29 Nisan 2014 Salı

Elektro Şok Silahları Çalışma Prensibi




Uzay Yolu dizisinin eski bölümlerini izlemişseniz orada Kaptan Kirk ve tayfalarının yanlarında güvenilir silahları olmaksızın gemiyi terk etmediklerini bilirsiniz. Bu silahların“Sersemletici” ayarı olduğunu da hatırlarsınız. Düşmanları tamamen kontrolden çıktıkları zaman onları öldürmek yerine hareketsiz hale getiren silahlarını kullanırlardı. 


Bizler bu kadar polis, asker vs… olmasına rağmen kendimizi bireysel saldırılardan koruma adına hala bu silahlara sahip olma peşindeyiz. Bu silahlar aynı uzay yolu’ndaki sanal silahlar gibi düşmanı geçici süreliğine etkisiz kılma amacına dönük olarak tasarlanmıştır. Bu silahların kesinlikle şaşmaz bir yapıya sahip olduklarını ve zor durumlarda canınızı nasıl koruduğunu birlikte görelim.


VÜCUDUMUZUN ELEKTRİK SİSTEMİ

Bizler genel olarak elektriğin bizler için son derece zararlı olduğunu düşünürüz. Bir yıldırım çarpması veya parmağınızla bir kabloyu tutmanız durumunda elektrik çarpmasına maruz kalır sakatlanırsınız ya da ölürsünüz. 

Ancak düşük dozdaki elektrik insanlar için öldürücü ya da sakat bırakıcı nitelikte değildir. Aslında elektrik vücudumuzun en esaslı öğelerinden biridir. Elektrik olmaksızın hiçbir şey yapamayız.

Örneğin; siz bir yemek yapmak istediğinizde beyniniz sinir hücreleriniz vasıtasıyla kolunuzdaki kaslara bir elektrik sinyali gönderir. Kimyasal bir iletişim sonucu elektrik sinyali, sinir hücresi ile sinir taşıyıcıları vasıtasıyla kaslarınıza iletilir. Bu gelen sinyal kaslarınızın kasılması veya genişlemesini sağlayarak sizin ellerinizi kullanmanızı sağlar. Yemeğinizi tuttuğunuz zaman bu kez de elinizdeki hassas sinir hücreleri beyninize bir elektrik sinyali göndererek orda bir şeylere dokunduğunuz hissini beyninize iletir. Ve yine siz yemeğinizden bir ısırık aldığınız zaman beyninize o yemeğin lezzetini tanıtan elektrik sinyalleri gönderilir. Bu açıklama doğrultusunda vücudumuzun bütün parçalarının birbirleri ile elektrik sinyallerini kullanarak haberleştiklerini öğrenmiş oluyoruz.



VÜCUDUN ELEKTRİK SİSTEMİNİ BOZMA


Şok tabancaları yukarıdaki elektrik sistemini bozma üzerine tasarlanmıştır. Bu silahlar yüksek gerilim düşük akım uygularlar. Yani, bu sistem yüksek bir basınç uygulamasına karşın uzun süre bu etkiyi göstermez. Biri size saldırdığında tetiğe basarsınız ve silah saldırganın bedenine bu elektrik yükünü uygular. Bu yüksek gerilim saldırganın kıyafeti ve derisinde bir etki oluşturur. Yaklaşık 3mA civarındaki bu yük (düşük bir akım yani) saldırganı durdurmakla beraber vücudunun da büyük hasar görmemesini sağlar. Tabi ki uzun süre bu etkiye maruz kalmazsa. Saldırgan şu iki mantık dahilinde etkisizleştirilebilir.

1- Bu şok sayesinde saldırganın beynine birçok sinyal gönderilir ve beyin şaşkın bir hale getirilir. Tıpkı telefon hattına bir akım verildiğinde nasıl ki konuşulanlar sadece bir gürültüden ibaret olarak duyulabiliyorsa, beyin de bu sinyaller sonucu durumu algılayamayarak kaslara anlamsız sinyaller gönderir ve kısmi bir felce sebep olur.

2- Saldırganın vücuduna vücudun kendi sinyallerine benzer şekilde sinyaller gönderilerek kasların sürekli olarak çalışması sağlanır. Dışarıdan bir şey gözükmese bile bu kadar çok çalışmadan dolayı yorgun düşen kaslar bir süre hareket edemeyecek derecede enerji harcarlar. Saldırgan bu sayede etkisiz hale gelmiş olur.

Bu işin temel mantığı vücuttaki kaslara ve sinir hücrelerine elektrik uygulamaktır. Vücudun tamamı bu hücrelerle dolu olduğundan nereye uygularsanız uygulayın vücuttaki bütün yerler bu saldırıyı sonuna kadar hissedecektir. Şimdi şok tabancalarının en önemlilerini ve bu enerjiyi insan vücuduna nasıl boşalttıklarına bakalım.




Yukarıdaki animasyonda en çok kullanılan 3 şok tabancasını görüyorsunuz. Her bir tabancanın avantajı ve dezavantajı vardır. Animasyondaki tabanca resimlerine tıklayarak silahların çalışma şekillerini görebilirsiniz. 


STANDART ŞOK TABANCASI

Geleneksel şok tabancası son derece basit bir tasarıma sahiptir. Bir el feneri büyüklüğündeki bu tabanca sıradan 9V luk bir pille çalıştırılmaktadır. 


Bu pil çeşitli elektriksel ekipmanlara sahip olan bir devreyi beslemektedir. İçinde elektriğin gerilimini yükseltip akımını alçaltan transformatörler bulunmaktadır. 20.000V ve 150.000V seviyeleri genel olarak kullanılan seviyelerdir. Yine devre içinde özel sinyallerin oluşturulmasını sağlayan osilatörler yer almaktadır. Bu elektriksel sinyaller bir kapasitörü beslemekte bu kapasitörler de üzerlerindeki elektriği elektrotlar vasıtasıyla dışarı ileterek sistemi tamamlamaktadırlar. Aşağıda bu sisteme ait resim ve devreler görünmektedir. Elektrotlar basitçe; aralarında belirli bir boşluk bulunan iki iletken metal tabakadan oluşmaktadır.


Resimlerden de görebildiğiniz üzere bugünkü şok tabancalarında 2 çift elektrot bulunmaktadır. Bunlardan ikisi test elektrotu olurken, diğer ikisi (dıştakiler) boşaltıcı elektrotlar olarak kullanılmaktadır. Eğer ki dıştaki bu elektrotların arasında iletken olmaksızın (yani saldırganın vücudu) tetiğe basarsanız içteki test elektrotları arasında elektrik iletimi olacaktır. İç elektrotlar arasındaki mesafe elektrik akımının bir taraftan diğerine sıçrayabileceği mesafede ayarlanmıştır. Bu kasıtlı olarak tasarlanmış bir sistemdir. Saldırgan siz tetiğe bastıktan sonra bu elektrik akımını görecek ve çıkarttığı sesi fark ettikten sonra saldırıdan vazgeçebilecektir. Yok, hala saldırırsa bu sefer dış elektrotlar vücuduna temas ederek saldırganı etkisizleştirir. (bu arada dış elektrotlar arası mesafe sıçramaya yeterli bir mesafe değildir.)

FLYING TASER ŞOK TABANCASI

Popüler şok tabanca tasarımlarından biride bu Taser şok tabancasıdır. Standart şok tabancası ile aynı temeller üzerine kurulmasına karşın sabit olmayan 2 adet elektrotu ile farklı bir tasarımdır. Bu sabit olmayan elektrotlar uzunca bir iletken tel vasıtasıyla sisteme bağlıdırlar. Tetiğe basıldığı anda sıkıştırılmış gaz kartuşu içindeki hava boşalarak elektrotların arkasında bir basınç oluşturmakta ve sabit olmayan elektrotlar tel uzunluğunca uçarak saldırganın elbisesine (ucundaki tırnaklar vasıtasıyla) tutunmaktadır. Bundan sonraki çalışma prensibi standart şok tabancasında olduğunun aynısıdır. Elektrik akımı verilerek saldırgan etkisiz hale getirilmektedir. 


Bu tabancanın en önemli avantajı saldırgana uzak bir mesafeden atış yapma imkanı tanıyor olmasıdır. Yaklaşık 4–6 m civarında bir mesafe. Tabi yalnızca bir kez ateş edebilmesi de en önemli dezavantajı bu silahın. Tekrar ateş edebilmek için önce telleri yeniden sarmak ve yeni bir sıkıştırılmış gaz kartuşu takma zorunluluğu var. Fakat son dönemde üretilen Thaser tabancalarda bu uçan elektrotlar haricinde standart şok tabancalarındaki gibi sabit elektrotların da olması hedefi tutturamamanız durumunda kendinizi savunmak için size yeni bir kapı açmaktadır.


Bazı Taser tabancalarda kullanıcı tanımlama sistemleri mevcuttur. Bir polis memuru bu tabanca ile ateş ettiği zaman düzinelerce konfeti benzeri tanımlama etiketleri de fırlatır. Bu etiketler sayesinde olay yeri inceleme hangi silahtan ateş edildiği, nereden ateş edildiği gibi bilgilere de ulaşabiliyor. Tabi bir de en son teknolojiye sahip bilgisayar bağlantılı Taser tabancalar var. Her atışı ve zamanını kaydedebilen tabancalar. Seçim sizin artık. Aşağıdaki videoda bu tabancanın çalışmasını görebilirisiniz.



SIVI ŞOK TABANCALARI

Yeni şok tabancalarından biri Liquid Stun Gun (sıvı şok tabancası). Bu tabanca Taser ile aynı mantıkla çalışmasına karşın, burada açılan teller yerine elektrik iletimi bir sıvı vasıtasıyla yapılmaktadır. Silah elektrik iletkenliği yüksek bir sıvıya ihtiyaç duyar. Tuz veya iletken farklı elementleri içeren bir su karışımına. Siz tetiğe bastığınız anda elektrik akımı sıvı vasıtasıyla saldırgana kadar ulaştırılır.


Bu tabanca Taser’dan farklı olarak birçok defa atış yapmanıza izin verir. Tabi Taser’a oranla daha hantal olması gibi bir dezavantaj ile birlikte. Çünkü sıvıyı doldurabilecek bir hazne gerekmektedir. 

Bu silahın çok daha güçlüsü için motorlu bir taşıyıcı ve arkasında da sıvı dolu bir hazne olması gerekir.

Bugünlerde şok tabancaları talebe binaen hızlı bir gelişim göstermektedir. Askeri güçler de öldürücü olmaması ve sivil zayiata neden olacak saldırılara karşı bu tür silahları kullanmaya başlama çalışması içinde. Son derece yararlı bir teknoloji. Ne dersiniz?


Aşağıda da bir başka Elektroşok tabancasını görüyorsunuz. Parmaklarınıza takıp yumruk atmak suretiyle kullanabileceğiniz. İlgi çekici bir alet.




Teşekkürler.. 




22 Şubat 2014 Cumartesi

Kürdinsan

          
          Vefakâr, cefakâr , sebatkâr kardeşlerim Kürdler
   
        Biz Alparslan'ın ordusundan bu yana birlikte omuzomuza cenk ettiğimiz bir milleti nasıl olurda tarihin yokolan sayfalarına ittik ? Nasıl olurda tarihimizin ayrılmaz puzzlenı  dışarıda bıraktık..Neam..Neam.. Bizi ayırdılar. Her zaman bir yanımız eksik kaldı. Çünkü  bizim puzzlemız hiç tamamlanmadı.
     
        Kürdler Osmanlı'da ayrıcalıklı özerkliğe sahipdiler , kendi bayrakları ve kendi dilleri vardı.Ne oldu ki  uzaydan inme bir tarih geldi , geçmiş ile bağlarımız birden silini verdi.Şimdi ise kabul etmek istemiyoruz.Bize maruflarımız tarafından öğretilenleri hep hak bildik, yapıştık.İnsan mükerrem olduğundan hakkı arıyor.Bazen eline batıl geçer hak zanneder , ardından gider.
     
        Biz biriz.Kıblemiz bir, Davamız bir , kitabımız bir , liderimiz bir , vatanımız bir , bayrağımız bir , kaderimiz bir , bir bir bir bine kadar binbir... Bu kadar birliğin içinde nasıl olurda ayrı insanlar olabiliriz ? 

21 Şubat 2014 Cuma

İnsan İçin Herşey Güzeldir

   


       Evet herşey ya hakikaten güzeldir , ya bizzât güzeldir veya neticeleri itibariyle güzeldir.Ve bu güzellik , Allah'ın herşeyi kuşatan sahipliğine(rububiyeti âmmeye) ve Allah'ın rahmetinin herşeyi içine alması (şümul-ü rahmete) ve kaplaması ve herşeye bakacak şekilde kendini belli edip bildirmesine (tecelli-i âmmeye) bakar.

       Bu cihette şeytanın yaratılmasında bile netice itibariyle güzellik vardır. Çünki şeytan yaratılmasaydı insanların makamı melekler gibi sabit kalır. İnsanlar adedince makamlar olmazdı.Cennetin en yüksek mertebelerini elde edemezdik.
    


     Buradan ayrı bir konuya geçmek istiyorum . Bu kadar yüce bir varlık olan insanın yaptığı her işte , ister istemez Allah'dan sonsuzluğu istemektedir.İnsan bütün işlerde sonu yokmuş gibi düşünür.Örneğin ;  Ev alır sonsuza kadar oturacakmış gibi plan yapar. Yada o evi aldıktan sonra yeni yeni planlar kurmaya başlar.HİÇ ÖLMEYECEKMİŞ GİBİ.... İnsanın mahiyetinde sonsuzluk gizlidir.İnsan sonsuzluk için yaratılmıştır.

     

      Aynen bu meselelere binaen insandaki manevi ve maddi duyular hayvana göre 100 derece daha gelişmiştir. Mesela ; güzelliğin bütün mertebelerini farkeden insan gözü ve yiyeceklerin bütün çeşitlerini , tatlarını ayırteden insan dili ve sanatın bütün inceliklerini anlayan insan aklı ve olgunluğun bütün çeşitlerini anlayan bir kalbe sahipdir. İnsan için herşey güzeldir.


    İnsan gibi değerli varlığı var eden aklı ve fikridir.Peki soruyorum kendisi için bu kadar güzelliklerin nerden geldiğini irdelemeyen insan , insan mıdır ?  

20 Şubat 2014 Perşembe

Gecikmenin Cezasını Türkiye Boeing'e Kesti

        Boeing , AWACS erken ihbar ve kontrol uçaklarının teslimatını , gerçek tarihinden 6 sene sonra yaptı.Bu geçikme nedeniyle Boeing'e 500 milyon dolar ceza kesildi.


      ''Barış Kartalı'' adı verilen proje kapsamında 4 AWACS ucağının üretilmesi öngörülüyordu.Proje 1996 yılında Savunma Sanayi İcra Komitesi'nin kararıyla başlatılmıştı.Amerikalı Boeing ve Northrop Gurmman şirketleriyle 2002 yılında sözleşme imzalanmıştı.Anlaşmaya göre Türkiye'nin isteği takdirde ek olarak 2 uçak daha üretilebilecekti.


     Avrupa'yı ve Asya'yı gözetleyebilecek

     Türkiye üzerinden devriye atan bir AWACS, Asya'nın doğusuna ve Avrupa'nın en batısına  kadar tüm hareketleri izleyebiliyor.Boeing 737 tipi yolcu uçağını platform olarak kullanılıp , özel ve teknik donanınım yanı sıra , radar sistemi bulunmaktadır.

   
     İsrail Firması Elita'nın Türkiye'ye ihracaat yasağı koyması

     Uçakların Hava Kuvvetleri'ne teslimi 2007/2008 'de yapılması plânlanıyordu.Gecikmede Türkiye ve İsrail ilişkilerinin çıkmaza girmesi etkili oldu.Bazı Elektronik sistemlerinin üreticisi olan İsrail firması Elita'nın Türkiye'ye ihracat yasağı koyması nedeniyle ürünlerin teslimatı yapılamadı.Gecikme nedeniyle 500 milyon dolar Boeing'e ceza kesildi.
       

 

Kaynaklar: https://tr-tr.facebook.com/turkmillisavunmasanayii
               http://www.parlamentohaber.com/ilk-awacs-ucagimiz-aralikta-geliyordediler-milletin-15-milyar-dolari-nerde--5610.html
               http://www.odatv.com/n.php?n=abd-yillardir-awacs-ucaklarimizi-nicin-teslim-etmiyor-1310111200
               http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22655579.asp



19 Şubat 2014 Çarşamba

İSRAİL OSMANLI'NIN SON İZLERİNİ SİLİYOR

Üç din için önemi olan Hz. Davut Türbesi’ndeki Osmanlı çinilerinin kasten kırıldığı ortaya çıktı. Haaretz gazetesi, ‘Orayı sinagog yapmak istiyorlar’ diye yazdı.

İsrail'in saygın gazetelerinden Haaretz, Kudüs'teki Hz. Davut türbesindeki 400 yıllık Osmanlı çinilerinin sistematik olarak parçalandığını yazdı. Akşam'a göre, gazeteye konuşan uzmanlar Yahudi, Hıristiyan ve İslam dinleri için çok önemli bir simge olan Hz. Davut'un türbesindeki Osmanlı izinin silindiğini öne sürdü, yapının sistematik olarak sinagoga çevrildiğini yazdı. 17'nci yüzyılda Osmanlı Devleti'nin çinilerinin şüpheli biçimde parçalandığını vurgulayan gazete, bunun bilinçli olduğunu belirtti.
MAKİNEYLE KIRILDI
Gazeteye göre 2012’de çinileri korumak için birçok din adamı önlemlerin artırılmasını istedi. Fakat kameralar yerleştirilmeden bir gün önce son çiniler de kırıldı. Soruşturma kapsamında çinilerin çekiçle değil, özel bir makineyle yok edildiği öğrenilirken raporlarda kimsenin gürültü duymadığı ortaya çıktı. İsrail Tarih Kurumu'nun, restorasyon yaptırmaması üzerine akademisyenler bildiri yayımladı. Bildiriye imza atan Prof. Limor, "Üç din de Hz. Davut'u sahiplenmek istiyor. Bu çiniler Müslümanların, onunla bağlantı noktasıydı ve bu iz silindi" dedi.







*Not: Kaynak : http://www.aktifhaber.com/israil-osmanlinin-son-izlerini-siliyor-833341h.htm

18 Şubat 2014 Salı

Zamanı Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı , Merkeze Yaklaşan Sosyalistler

Değerli Dostlarım..

Sol kesim yerel seçimleri ihya etmeden , Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hesaplarını planlamaya başladı.Yerel seçimlerde 17 Aralık ve ardından 25 Aralık operasyonları ile hükumete yönelik yıpratma politikası başarısız oldu. Makusen mütenasip yani ters orantıya sebebiyet verdi.Yerel seçimlerde bu komplo tutmayınca bu sefer Cumhurbaşkanlığa  yöneldiler.
 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiden birlik beraberlik mesajı veren ve hazırlıkları başlatılması için ısrarcı bir tutum sergileyen Sol camianın  ; müzisyen , senarist , politikacı , yazar ve yönetmeni olan Zülfü LİVANELİ 16.2.2014 tarihli yazısını inceliyoruz.

*Not:Bu Yazı https://www.facebook.com/ZulfuLivane/posts/819587954725076
http://www.livaneli.gen.tr/turkiyenin-kurtulus-yolu/
Alınmıştır.
Zülfü LİVANELİ yazısında Sayın Cumhur Reisimiz  Abdullah GÜL ile sohbetini ve görüşlerini anlatmakta. Akparti Hükumetinin ''mutlak kudret'' ifadesiyle gücünü belirtmekte ve ''İleride bu günlerin meşruiyeti çok tartışılacaktır. Hep birlikte göreceğiz.''  . Bu hükumetin elbet yargılanacağını düşünmektedir.  
      Ayrıca      Bu aday; şaibesi olmayan, düzgün, kasetlerle tehdit edilemeyecek bir hayat sürmüş, bilgili, yabancı dil bilen ama Anadolu kökeninden de kopmamış, Cumhuriyet’in geleneksel İslami değerlerine saygı duyan, belki Cuma namazlarına giden ama laiklikten, Atatürk’ten taviz vermeyen, sağcı ya da solcu olarak tanınmayan, halka tepeden bakmayan, güzel konuşan, kibirden azametten uzak, orta sınıfa mensup birisi olmalı. Milyonların bileşkesi ancak böyle sağlanır. (Sol kesimden olmamalı sözüm belki bazılarına ters gelecektir ama bu halkın en az yüzde 60’ının sağ görüşlü olduğunu unutmamak zorundayız. Acı ama gerçek.
 Sözüyle Cumhurbaşkanı adayını nasıl belirleneceğinin tasvirini yapmaktadır. 
*Ve en önemlisine geliyoruz. ''bu halkın en az yüzde 60’ının sağ görüşlü olduğunu unutmamak zorundayız. Acı ama gerçek.''  Sözüyle ''Aziz NESİN'in bu halkınYüzde 60’ı aptaldır''  îmâ etmektedir. 
           * ''Hepimiz, AKP’nin karşısına çıkacak aday için limitlerimizi zorlayan bir çalışma içine girmeye hazır olmalıyız.
Kurtuluş yolu bu! '' Sözünü ise yorumsuz bırakıyoruz...!















İnsanlığın yaşı ihtiyar; Beş dönem ... Ve şimdi ecirlik.

Neam...  Neam... Beşerin yaşı ihtiyardır.Beş dönemi  var. Vahşet , bedeviyet , memlukiyet , esaret... Şimdi ecîrdir. 

Günümüzde esaret ve kölelik yerini ücret karşılığında çalışmaya (ecîrliğe ) bırakmıştır. Zîra beşer  , eski dönemlerde esirlik istemedi kanı ile parçaladı. Şimdi ise taşeron olmuştur.Sırtında bunun yükünü çekmekte...
İnsanın mahiyetinde sonsuzluk gizlidir. ''İnsanın hikmeti ve gayesi ; Hâlılk-ı Kainatı tanımak ve O na iman edip ibadet etmektir'' . ( Bediüzzaman ) İnsan , Cenab-ı Hak ın Esma sına ayinedarlık yapması neticesinde ,hiç bir asırda esareti ve köleliği hazmedememiştir.Şimdi esaret ;  terk-i mevki edip , ecirliğiye tebdil olmuştur.


Ecirlik dönemi Arap Baharı ile patladı . Ve dönüşüm başladı. Şimdi Hürriyet dönemidir.Hürriyet dönemine örnek vermek gerekirse ;  İnsanlar çalıştıkları firmalarda hisse alarak ,  kendi firmalarında çalışıyor gibi çalışacaklardır. Bunun gibi tabana örnekler yayabiliriz. Arap baharının rol modeli Türkiye  bu hürriyet dönemine geçişi seyredemez. Artık insanlar taşeron olarak çalışamazlar. Onlar kendi firmalarında kendi işinde çalışmak isteyeceklerdir. Asır başkalaşıyor, insanlar değişiyor  biz bu döngünün dışında kalamayız....!


'Beşer esirliği parçaladığı gibi , ecirliği de parçalayacaktır. ( Bediüzzaman )