21 Aralık 2020 Pazartesi

Yalan Söylemek

 

 

 

      Yalan söylemek; insanın içinde bulundurduğu en çirkin davranışların başında gelir. İnsan yalan söylendikten sonra geri dönüşü olmayan ve ucunun nereye varacağı bilinmeyen bir yolculuğa başlar. Belli bir müddet sonra söylenen yalanın esiri olur ve tahmin edilemeyen davranışlar sergiler. Bu davranışlar kişiyi iyi tanıyan insanlar tarafından yalan söylediği farkedilir. (Örneğin; Annelerin ve babaların çocuklarının yalan söylediğini anlaması gibi ) Peki dışarıda milyonlarca kez yalana maruz kalınmaktayız. İnsanları yeterince iyi tanımadığımızdan dolayı yalan söyleyip söylemediğini anlayama maktayız. Kişilere neden ve ne şekilde güveneceğimizi, hangi metotlar kullanacağımızı uzun bir yazı dizisi ile hep birlikte anlamaya çalışacağız.

      Yalan söylendiğini gösteren davranışlara dair bazı deliller olsa bile, henüz kesin olarak bunlar kanıtlanmış değildir. İnsanların neden ve nasıl yalan söyledikleri, yalanlarında ne zaman başarısız oldukları üzerine yapmış olduğumuz analizler, yalan üzerine yapılan deneyler, tarihi ve imgesel olaylar birbiriyle örtüşüyor. Ancak bu teorilerin ileride yapılacak, daha üst düzey araştırmaları ve eleştirel müzakereleri ne yönde etkileyeceğini bilemeyiz.

      Tüm insanlığın bildiği tek bir cevap var. İnsanlar yalan söylerken devamlı hata yapar. Hatanın boyutu ne kadar küçük olursa karşı taraf bu hataları görmesi o kadar az olur ve kendi söylemiş olduğu yalanına inandırır. Hatta profesyonel yalancılar ilk önce kendi yalanına kendilerinin inandırıp daha sonra inandığı yalanı en az hata ile sergilerken hiçbir iz emare bırakmadan insanları aldata bilir. Tabi bu yalan avcılarının işini de zorlaştıran bir süreçtir. Ama yine de yalanı ortaya çıkartacak bazı işaretler bulunmaktadır. En usta yalancılar bile kendi davranışları tarafından yakayı ele verebilirler. Yalanın ne zaman başarılı olacağı ya da olamayacağının anlaşılması, aldatma belirtilerinin nasıl anlaşılacağı ve ne zaman üzerinde durulmayacağı, yalanlar, yalan söyleyenler ve yalan avcılarının nasıl farklılık gösterdiklerini bilmekle bağıntılıdır.

     Aldatan ve aldanan arasında birçok bağıntı mevcuttur. Burada aldatan dediğimiz yalanı söyleyip karşı tarafın aldanmasını bekleyen kişileri temsil etmektedir. Kişilerin nasıl ve ne zaman yalan ya da doğru söyledikleri üzerine yapılan incelemelerin, insan ilişkilerinin çoğunda işe yarayacağını inanmaya başlar hale geldim. Bazı şeyler yalana girmez, en azından böyle bir ihtimal yoktur.Öğretmen, öğrenci; doktor, hasta; karı, koca; Şahit, savcı, avukat, müvekkil; satıcı ve müşteri, hatta arkadaşlar arasında bile ( bu bana hiçbir zaman yalan söylemez dediğiniz en yakın arkadaşlarınız dâhil ) yalan söylenir.

     Yalan söylemek hayatın öyle merkezi bir unsurudur ki, onu daha iyi anlamak neredeyse tüm insan ilişkilerinden işe yarar. Herkesin bütün ilişkilerinde hiç yalan söylememesi gerektiğine inanmak ya da tüm yalanların açığa çıkarılmasını istemek çok basit olurdu. Ann Landers’ın okuyucularına tavsiyelerde bulunurken yapmış olduğu doğru bir tespit vardır; Gerçek denilen şey, acı veren bir sopa gibi zalimce kullanılabilir. Yalanlar da acımasız olabilir fakat tüm yalanlar böyle değildir. Bazı yalanlar, yalancıların iddia ettiğinden çok daha seyrek olarak özgecildir. Bazı sosyal ilişkiler, sakladıkları gizemden dolayı daha eğlendirici olur. Fakat hiçbir yalancı, kurbanın kandırılmaya açık olduğu anlamını çabucak çıkarmamalı ve hiçbir yalan avcısı da tespit ettiği her yalanı ortaya dökme hakkına sahip olduğunu düşünmemelidir. Bazı yalanlar tamamen zararsızdır, hatta insancıldır. Bazı yalanları ifşa etmek ise kurbanı veya üçüncü şahısları rencide edebilir. Fakat tüm bunlar, diğer pek çok konu değerlendirildikten sonra daha ayrıntılı bir şekilde ele alınmalıdır. Başlangıç noktası önce yalanın tespiti, iki temel formunun ayırt edilmesi ve aldatmada görülen iki farklı belirtiyi tespit etmek olmalıdır.

 

Bizi takip etmeyi unutmayınız… Bir sonraki yazılarımızda bu durumu açarak devam edeceğiz.

 

 

0 yorum:

Yorum Gönder